26.07.2012, 08:08
Gelecek doğu dillerinde
Üniversite adayının tercih edeceği üniversiteden beş temel beklentisi vardır. Tıpkı bir yıldızın beş ucu gibi. İyi bir dil becerisi, iş hayatına hazır olmak, yurt dışı deneyimi yaşamak, burs ve destek alabilmek, sosyal bir üniversite yaşamı. Ben buna “Tercih Yıldızı” diyorum. Tercih yıldızının en önemli uçlarından birisi dil eğitimidir.
Üniversite adayı gençler artık tam manası ile küresel düşünüyorlar. Kendileri için çizdikleri gelecek planının bir kısmı yurt dışından geçiyor. Dünya ile uyum sağlamak istiyorlar. Türkiye’nin ekonomik düzeninin nasıl işlediğinin farkındalar. Bunun ayrımına bir ekonomist kadar derinden varmış olmasalar da üreterek büyüyen bir ülke olduğumuz ve ürettiğimizi satmaktan başka seçeneğimizin olmadığının da bilincindeler. Bunu yapabilecek kişilere duyulan ihtiyacı biliyorlar. Son dönemlerde isminin önünde uluslararası geçen bölümleri ile dil bölümlerinin popülerleşmeye başlamasının altında da bu yatıyor aslında. Biz bu yazımızda işin dil kısmına değineceğiz sadece.
Son dönemlerde dil konusunda bir hareketlenme var. Pek çok üniversitemiz ya tamamen ya da kısmen İngilizce eğitim verir oldu. Hemen hemen her üniversitenin hazırlık okulu olduğu gibi çoğu, öğrencilerine ikinci bir dil öğrenme fırsatı yaratmak için uğraşıyor. Bu çabaların tümü aynı inançtan ilham alıyor; Dünya büyüyor ve küreselleşiyor. Bu dünya’da var olabilmek için onun dilini konuşmak şart! Bu inancın beslediği bir diğer inançsa, doğu dillerinin geleceğinin parlak olduğudur. Bu inanç haksız da sayılmaz.
Bugün Türk Üniversitelerinin bir kısmının eğitimini sürdürdüğü doğu dillerinin başında Çince, Rusça, Arapça, Korece, Japonca gibi diller bulunmakta. Özellikle Çince ve Rusça oldukça rağbet görmekte. Arapça önemi henüz kavranamamış gibi dursa da zamanla ilgiye mazhar olacak. Dünyanın ekseninin gittikçe doğuya kaydığı inancı güçlendikçe bu dillere olan talep hızla artacak. Şimdiden Çince dersleri veren anaokulları türedi bile ülkemizde. Bu diller arasında benim favorim Rusça. En uzun soluklu getirinin Rusçadan olacağına inanıyorum. Çince çok popüler olsa da Çinlilerin kendi işlerini kimseye kaptırmama âdeti bu dildeki rekabeti uzun vadede arttırabilir. Çünkü Çinliler ve Çin Devleti Pazar olarak görülen her ülkenin dilini gereken kadar kişiye mutlaka öğretiyor. Unutmamak lazım ki Çin devleti ısrarlı bir politika güderek 250 milyon İngilizce bilen Çinli yarattı. Çin Üniversiteleri çok uzun zamandır Türkçe eğitimi veriyor. Bu nedenle on ya da on beş yıl sonra Çince Tercümanlık hayali kuran öğrencilerimiz bizzat Çinliler ile rekabet etmek zorunda kalabilir. Rusça için ise uzun ya da kısa vadede böyle bir tehlike görünmüyor.
Ülke olarak doğu dillerine değer veriyor olsak bile dil politikamızın oldukça kötü durumda bulunduğu aşikâr. Yakın gelecekte dünya ekonomisini sırtlayacak BRIC (Brasil, Russia, India, China) ülkelerinden ikisine ait dilleri öğretirken en az onlar kadar önemli diğer ikisinin dilini öğretmeye yönelik bir çalışma bulunmamakta. Hâlbuki Brezilya tarafından kullanılan Portekizce ve Hintçe geleceği şekillendirecekler arasında yer almayı hayal eden gençler için yeni ufuklar açabilir. Yüz milyonlarca insanın konuştuğu bu diller küreselleşen dünyada ticari olarak var olacak her Türk şirketinin ilgisini çekecektir. Bu da Hintçe ve Portekizce bilmenin cazibesini arttıracaktır. Ancak üniversitelerimizin şu an için bunun ayırtına varabildiklerini düşünmüyorum.
Kimi bilir belki birkaç yıl içinde üniversitelerimizde Portekizce ya da Hintçe Mütercim – Tercümanlık bölümleri de görürüz. Fena olmaz değil mi?
Üniversite adayı gençler artık tam manası ile küresel düşünüyorlar. Kendileri için çizdikleri gelecek planının bir kısmı yurt dışından geçiyor. Dünya ile uyum sağlamak istiyorlar. Türkiye’nin ekonomik düzeninin nasıl işlediğinin farkındalar. Bunun ayrımına bir ekonomist kadar derinden varmış olmasalar da üreterek büyüyen bir ülke olduğumuz ve ürettiğimizi satmaktan başka seçeneğimizin olmadığının da bilincindeler. Bunu yapabilecek kişilere duyulan ihtiyacı biliyorlar. Son dönemlerde isminin önünde uluslararası geçen bölümleri ile dil bölümlerinin popülerleşmeye başlamasının altında da bu yatıyor aslında. Biz bu yazımızda işin dil kısmına değineceğiz sadece.
Son dönemlerde dil konusunda bir hareketlenme var. Pek çok üniversitemiz ya tamamen ya da kısmen İngilizce eğitim verir oldu. Hemen hemen her üniversitenin hazırlık okulu olduğu gibi çoğu, öğrencilerine ikinci bir dil öğrenme fırsatı yaratmak için uğraşıyor. Bu çabaların tümü aynı inançtan ilham alıyor; Dünya büyüyor ve küreselleşiyor. Bu dünya’da var olabilmek için onun dilini konuşmak şart! Bu inancın beslediği bir diğer inançsa, doğu dillerinin geleceğinin parlak olduğudur. Bu inanç haksız da sayılmaz.
Bugün Türk Üniversitelerinin bir kısmının eğitimini sürdürdüğü doğu dillerinin başında Çince, Rusça, Arapça, Korece, Japonca gibi diller bulunmakta. Özellikle Çince ve Rusça oldukça rağbet görmekte. Arapça önemi henüz kavranamamış gibi dursa da zamanla ilgiye mazhar olacak. Dünyanın ekseninin gittikçe doğuya kaydığı inancı güçlendikçe bu dillere olan talep hızla artacak. Şimdiden Çince dersleri veren anaokulları türedi bile ülkemizde. Bu diller arasında benim favorim Rusça. En uzun soluklu getirinin Rusçadan olacağına inanıyorum. Çince çok popüler olsa da Çinlilerin kendi işlerini kimseye kaptırmama âdeti bu dildeki rekabeti uzun vadede arttırabilir. Çünkü Çinliler ve Çin Devleti Pazar olarak görülen her ülkenin dilini gereken kadar kişiye mutlaka öğretiyor. Unutmamak lazım ki Çin devleti ısrarlı bir politika güderek 250 milyon İngilizce bilen Çinli yarattı. Çin Üniversiteleri çok uzun zamandır Türkçe eğitimi veriyor. Bu nedenle on ya da on beş yıl sonra Çince Tercümanlık hayali kuran öğrencilerimiz bizzat Çinliler ile rekabet etmek zorunda kalabilir. Rusça için ise uzun ya da kısa vadede böyle bir tehlike görünmüyor.
Ülke olarak doğu dillerine değer veriyor olsak bile dil politikamızın oldukça kötü durumda bulunduğu aşikâr. Yakın gelecekte dünya ekonomisini sırtlayacak BRIC (Brasil, Russia, India, China) ülkelerinden ikisine ait dilleri öğretirken en az onlar kadar önemli diğer ikisinin dilini öğretmeye yönelik bir çalışma bulunmamakta. Hâlbuki Brezilya tarafından kullanılan Portekizce ve Hintçe geleceği şekillendirecekler arasında yer almayı hayal eden gençler için yeni ufuklar açabilir. Yüz milyonlarca insanın konuştuğu bu diller küreselleşen dünyada ticari olarak var olacak her Türk şirketinin ilgisini çekecektir. Bu da Hintçe ve Portekizce bilmenin cazibesini arttıracaktır. Ancak üniversitelerimizin şu an için bunun ayırtına varabildiklerini düşünmüyorum.
Kimi bilir belki birkaç yıl içinde üniversitelerimizde Portekizce ya da Hintçe Mütercim – Tercümanlık bölümleri de görürüz. Fena olmaz değil mi?
- -
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
4°
parçalı bulutlu
Namaz Vakti 22 Aralık 2024
İmsak | 06:46 | ||
Güneş | 08:19 | ||
Öğle | 13:07 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:46 | ||
Yatsı | 19:13 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|