11.06.2013, 11:09
Gezi Parkı Çocukları
Gezi Parkı eylemi ve eylemci gençleri gündemimizin üst sıralarında yerini aldı. Yine de gözden kaçırdığımız birçok nokta var. Gezi Parkı protestolarına katılan gençler halen lise koridorlarında gömleği pantolonunun üstüne atılmış, kravatı sarkmış daha derin ve büyük bir fırtınanın öncülüdür.
Gezi Parkında toprağın üzerinde yatan çocuklar, onları eleştiren yetişkinlerin gördüğü dünyanın çok ötesinde bir yere dikmiş durumdalar gözlerini. Geçmişi, bugün ve geleceği aynı anda görüyor. Hangisine odaklanacaklarını bilemeseler de hiç birine takılıp kalmıyorlar.
Onlar büyürken, dünya hızla evirildi. Hiçbir insanoğlunun şahit olamayacağı bir hızla… İmkânsızın olmadığı bir dünyada yaşıyor, yalnızken kalabalık içerisinde olmayı, kalabalıkken yalnız olabilmeyi tadıyorlar. Odalarında akıllı telefonları ya da tabletleri üzerinden yepyeni bir sosyalleşmenin aşamalarını kat ediyor... Yeryüzünün bir başka noktasındaki arkadaşları ile tecrübe edilmemiş bir medeniyeti kuruyorlar. Ütopyalardakine yakın ama ütopya olamayacak kadar da gerçek bir medeniyeti. Hiçbirinin ebeveyninin tatmadığı hisler bunlar.
Öğrenme yetenekleri ve yöntemleri o kadar hızlı ve etkili ki belki bunu ancak “şiddetli öğrenme” diye tanımlayabilirim.
Cahil ya da bilgisiz görünmelerinin sebebi bir önceki kuşağın onları kendi öğrendikleri şeyleri bilip bilmemelerine göre kıyaslamaları. Zira bu yeni kuşak, daha önce öğrenilenlerle değil kendi dünyalarının ürettiği bilgi ile ilgileniyor ve onun okuryazarı olmayı yeğliyor. Ailelerinin endişeli bakışları arasında her gün biraz daha büyüyorlar.
Karar alıcıların ailelerden pekte bir farkı yok. Karşılarında, bir tusinamiden sonra yükselen dalga duvarının ardını göremiyor ancak şaşkına dönmüş bir insanın ferasetsizliği ile korkusuzca kollarını dalgaya açmış beklemeyi tercih ediyorlar.
Dalganın ardında bir alt kuşak var. Daha sessiz, daha derin ama yenidünyanın sosyalleşmesini özümsemiş, yeniçağın doğal üyesi olmuş bir nesil.
Karar alıcılar ve eğitmenlere düşen karşımızda yükselen dalgayı anlamaktır. Aksi halde peşi sıra gelen dalgalar ölesiye sevdiğimiz ve büyük emeklerle kurduğumuz dünyamızı önüne katarak bir meçhule sürükleyecek.
İşte tam da şu an gerçek bir eğitmenin yapması gerekeni yapanlar, bu genç delikanlıların omuzlarına hafifçe vurup hadi evladım git hakkını ara ama sakın bunu hak gasp etmek pahasına yapma diyen hocaları, eleştirimizin sivri oklarına takıp ateşe atmak yerine minnetle analım.
Eğitimin dönüşmesi ve yeni kuşaklarımıza uyarlanması hiç bu kadar önemli olmamıştı. Son çanlar çalıp gözlerimiz yuvalarından fırlamadan, kadim bir tavsiyeyi dillendirmek gerekiyor.
Hem bu kuşak hem de gelecek kuşaklar için, yenilenmiş, uyarlanmış bir “eğitim şart!”
Gezi Parkında toprağın üzerinde yatan çocuklar, onları eleştiren yetişkinlerin gördüğü dünyanın çok ötesinde bir yere dikmiş durumdalar gözlerini. Geçmişi, bugün ve geleceği aynı anda görüyor. Hangisine odaklanacaklarını bilemeseler de hiç birine takılıp kalmıyorlar.
Onlar büyürken, dünya hızla evirildi. Hiçbir insanoğlunun şahit olamayacağı bir hızla… İmkânsızın olmadığı bir dünyada yaşıyor, yalnızken kalabalık içerisinde olmayı, kalabalıkken yalnız olabilmeyi tadıyorlar. Odalarında akıllı telefonları ya da tabletleri üzerinden yepyeni bir sosyalleşmenin aşamalarını kat ediyor... Yeryüzünün bir başka noktasındaki arkadaşları ile tecrübe edilmemiş bir medeniyeti kuruyorlar. Ütopyalardakine yakın ama ütopya olamayacak kadar da gerçek bir medeniyeti. Hiçbirinin ebeveyninin tatmadığı hisler bunlar.
Öğrenme yetenekleri ve yöntemleri o kadar hızlı ve etkili ki belki bunu ancak “şiddetli öğrenme” diye tanımlayabilirim.
Cahil ya da bilgisiz görünmelerinin sebebi bir önceki kuşağın onları kendi öğrendikleri şeyleri bilip bilmemelerine göre kıyaslamaları. Zira bu yeni kuşak, daha önce öğrenilenlerle değil kendi dünyalarının ürettiği bilgi ile ilgileniyor ve onun okuryazarı olmayı yeğliyor. Ailelerinin endişeli bakışları arasında her gün biraz daha büyüyorlar.
Karar alıcıların ailelerden pekte bir farkı yok. Karşılarında, bir tusinamiden sonra yükselen dalga duvarının ardını göremiyor ancak şaşkına dönmüş bir insanın ferasetsizliği ile korkusuzca kollarını dalgaya açmış beklemeyi tercih ediyorlar.
Dalganın ardında bir alt kuşak var. Daha sessiz, daha derin ama yenidünyanın sosyalleşmesini özümsemiş, yeniçağın doğal üyesi olmuş bir nesil.
Karar alıcılar ve eğitmenlere düşen karşımızda yükselen dalgayı anlamaktır. Aksi halde peşi sıra gelen dalgalar ölesiye sevdiğimiz ve büyük emeklerle kurduğumuz dünyamızı önüne katarak bir meçhule sürükleyecek.
İşte tam da şu an gerçek bir eğitmenin yapması gerekeni yapanlar, bu genç delikanlıların omuzlarına hafifçe vurup hadi evladım git hakkını ara ama sakın bunu hak gasp etmek pahasına yapma diyen hocaları, eleştirimizin sivri oklarına takıp ateşe atmak yerine minnetle analım.
Eğitimin dönüşmesi ve yeni kuşaklarımıza uyarlanması hiç bu kadar önemli olmamıştı. Son çanlar çalıp gözlerimiz yuvalarından fırlamadan, kadim bir tavsiyeyi dillendirmek gerekiyor.
Hem bu kuşak hem de gelecek kuşaklar için, yenilenmiş, uyarlanmış bir “eğitim şart!”
- - -
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
12°
parçalı bulutlu
Namaz Vakti 22 Aralık 2024
İmsak | 06:46 | ||
Güneş | 08:19 | ||
Öğle | 13:07 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:46 | ||
Yatsı | 19:13 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|