20.11.2012, 22:18
Eğiticilerin kaybedilmiş savaşı!
Üniversitede, çalışma psikolojisi dersi verdiğim dönemlerden beri üzerinde durduğum bir nokta vardır; “İş yeri körlüğü”. Bu genelde üretim yapan iş yerleri için büyük bir problem olarak görülse de benim kanaatim bu durumun hizmet sektörünü akamete uğratan ciddi bir sorun olduğudur. Hatta bu kavram eğitim sektörü için “sektörel körlük” noktasına vararak Nirvana’ya ulaşmış durumdadır.
Eğitim sektörü içerisinde yer alan yönetici ve eğiticilerin ekserisinin bu sıkıntıdan muzdarip olduğunu gözlemliyorum. Sabit bakışlarla tek bir noktaya kilitleniyor ve bildikleri birkaç cümleden ibaretmiş gibi her an aynı kavramları tekrarlıyorlar. Eğitimin gündemini oluşturan bu kısır döngünün dışındaki dünyada süreç hızla akıp giderken içeride bizler kendini tekrar eden bir devinimin içerisinde yuvarlanıp duruyoruz.
Bakmayın siz dudaklardan dökülen inovasyon, yenilik, revizyon, fark yaratmak gibi ağdalı sözlere aslında bu kelimelerin içleri boş ve ezberlenmiş tekerlemelerden farksızlar.
Türk Eğitim Sistemi ağır hareketlerle yerinden doğrulmaya çalışan ancak koca cüssesini taşıyamadığı için daha dikleşmeden kırılıveren dizlerinin üzerine çöken bir deve benziyor.
Öğrenmenin ve öğretmenin temelini oluşturan bilgi edinme ve paylaşma süreçlerinden bihaber bir eğitim ordusu ellerinde murç ve çekiç, su mermerinden bir nesil oymaya çalışıyor. Ortaya çıkan ürün, eciş bücüş, amorf bir yontudan ibaret. Gündemi heykelin aculluğu kapladığından, pek az insanın aklına heykeltıraşın kabahatini sorgulamak geliyor.
Eğitmekle görevli kesim ile eğitilmesi gereken arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Bunda en önemli etken eğiticinin eğitim araçları ile eğitilenin elindeki araçlar arasındaki fark. Eğitici ya da öğretici çağdaş teknolojiyi kullanma konusunda eğittiğinin fersah fersah gerisinde kalmış bir halde. Bu aralık tarihin hiçbir döneminde bu günkü kadar fazla olmadı.
Eğitmekle mükellef olanların çoğu sosyal mecralardan habersizken, eğittikleri birer Facebook ya da twitter hesabı ile birlikte doğuyor. Doğum ve gelişimleri albümler ya da Twitler aracılığı ile kitlelerle paylaşılıyor. Hızla haberleşiyor ve sonsuz denecek kadar yoğun bir enformasyon üretiyor, yerlerini bile foursuquare’dan bildiriyorlar. Böyle bir nesle karşı kitap okuma oranları bile yüz kızartacak kadar düşük bir eğitici kitlesi ile hizmet sunmaya çalışıyoruz. Mevcut eğiticilerin çoğu hala X kuşağının birer temsilcisi. Sayıları artan bir Y kuşağı da mevcut ancak pek çoğu Z kuşağı ile baş edecek donamımda değil.
Dünya’da eğitimin mobil teknolojiler tarafından desteklenmesi tartışma boyutundan fiiliyata geçmişken bizim eğiticilerimizin çoğu ve tabii eğitimi yönetmekle yükümlü olanlar, teknoloji ve olası yan etkileri ile savaşmakla meşgul. Daha önce de üzerinde yazı yazdığım Fatih Projesi için ihaleye çıkılan tabletlerden 3G ve kamera sistemlerinin çıkarılması buna en iyi örnek. Dünyada eğitim sosyal bir ağa dönüşürken biz sınıflarda yaşanan ve eğiticilerin suç sayılabilecek hata ya da utanç verici durumlarını ortaya dökmemesi için Türkiye’nin bana göre en umut vadeden projesinin mobil ayağını hadım ediyoruz. Eğiticinin ve eğitimi yönetenlerin fark etmediği bunun kaybedilmeye mahkûm bir savaş olduğudur.
Temennim eğitimin ve eğitim teknolojilerinin geleceğinin daha hararetli tartışılmaya başlanmasıyla eğitim sektörünün bu körlükten kurtularak tarihin önemli dönemeçlerinden birinde daha Türk toplumunu nal toplamaktan kurtarmasıdır.
Eğitim sektörü içerisinde yer alan yönetici ve eğiticilerin ekserisinin bu sıkıntıdan muzdarip olduğunu gözlemliyorum. Sabit bakışlarla tek bir noktaya kilitleniyor ve bildikleri birkaç cümleden ibaretmiş gibi her an aynı kavramları tekrarlıyorlar. Eğitimin gündemini oluşturan bu kısır döngünün dışındaki dünyada süreç hızla akıp giderken içeride bizler kendini tekrar eden bir devinimin içerisinde yuvarlanıp duruyoruz.
Bakmayın siz dudaklardan dökülen inovasyon, yenilik, revizyon, fark yaratmak gibi ağdalı sözlere aslında bu kelimelerin içleri boş ve ezberlenmiş tekerlemelerden farksızlar.
Türk Eğitim Sistemi ağır hareketlerle yerinden doğrulmaya çalışan ancak koca cüssesini taşıyamadığı için daha dikleşmeden kırılıveren dizlerinin üzerine çöken bir deve benziyor.
Öğrenmenin ve öğretmenin temelini oluşturan bilgi edinme ve paylaşma süreçlerinden bihaber bir eğitim ordusu ellerinde murç ve çekiç, su mermerinden bir nesil oymaya çalışıyor. Ortaya çıkan ürün, eciş bücüş, amorf bir yontudan ibaret. Gündemi heykelin aculluğu kapladığından, pek az insanın aklına heykeltıraşın kabahatini sorgulamak geliyor.
Eğitmekle görevli kesim ile eğitilmesi gereken arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Bunda en önemli etken eğiticinin eğitim araçları ile eğitilenin elindeki araçlar arasındaki fark. Eğitici ya da öğretici çağdaş teknolojiyi kullanma konusunda eğittiğinin fersah fersah gerisinde kalmış bir halde. Bu aralık tarihin hiçbir döneminde bu günkü kadar fazla olmadı.
Eğitmekle mükellef olanların çoğu sosyal mecralardan habersizken, eğittikleri birer Facebook ya da twitter hesabı ile birlikte doğuyor. Doğum ve gelişimleri albümler ya da Twitler aracılığı ile kitlelerle paylaşılıyor. Hızla haberleşiyor ve sonsuz denecek kadar yoğun bir enformasyon üretiyor, yerlerini bile foursuquare’dan bildiriyorlar. Böyle bir nesle karşı kitap okuma oranları bile yüz kızartacak kadar düşük bir eğitici kitlesi ile hizmet sunmaya çalışıyoruz. Mevcut eğiticilerin çoğu hala X kuşağının birer temsilcisi. Sayıları artan bir Y kuşağı da mevcut ancak pek çoğu Z kuşağı ile baş edecek donamımda değil.
Dünya’da eğitimin mobil teknolojiler tarafından desteklenmesi tartışma boyutundan fiiliyata geçmişken bizim eğiticilerimizin çoğu ve tabii eğitimi yönetmekle yükümlü olanlar, teknoloji ve olası yan etkileri ile savaşmakla meşgul. Daha önce de üzerinde yazı yazdığım Fatih Projesi için ihaleye çıkılan tabletlerden 3G ve kamera sistemlerinin çıkarılması buna en iyi örnek. Dünyada eğitim sosyal bir ağa dönüşürken biz sınıflarda yaşanan ve eğiticilerin suç sayılabilecek hata ya da utanç verici durumlarını ortaya dökmemesi için Türkiye’nin bana göre en umut vadeden projesinin mobil ayağını hadım ediyoruz. Eğiticinin ve eğitimi yönetenlerin fark etmediği bunun kaybedilmeye mahkûm bir savaş olduğudur.
Temennim eğitimin ve eğitim teknolojilerinin geleceğinin daha hararetli tartışılmaya başlanmasıyla eğitim sektörünün bu körlükten kurtularak tarihin önemli dönemeçlerinden birinde daha Türk toplumunu nal toplamaktan kurtarmasıdır.
- -
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
12°
parçalı bulutlu
Namaz Vakti 22 Aralık 2024
İmsak | 06:46 | ||
Güneş | 08:19 | ||
Öğle | 13:07 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:46 | ||
Yatsı | 19:13 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|