'Yükseköğretimde daha rekabetçi bir yapıyı hedefliyoruz''
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, gençlerin barınma Gencobahis ihtiyaçları için yurt ve yatak kapasitelerini artırdıklarını anlatarak, şöyle devam etti: ''Bu öncelikle tüm Türkiye'de var olan bir gerçek. Birinci öğretimde ve açıköğretimde üniversite harçlarının kaldırılmasını da buna ek olarak söylemek mümkün. Öğrencilerimizin önünde büyük bir engel olan kat sayı eşitsizliğini de ortadan kaldırarak her öğrencinin istediği alana kısıtlama olmaksızın tercih edebileceği bir imkan ortaya koyduk. En büyük arzumuz üniversite hayatınızda karşılaşabileceğiniz olumsuzlukları en az indirmek ve hepinizin eşit koşullarda kaliteli bir eğitim almasını sağlamaktır. İçinde bulunduğumuz bilgi ve ileri teknoloji çağında, bir ülkenin insanının sahip olduğu eğitimin niteliği o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli ölçüt, kalkınmanın ve gelişmenin en etkili aracı haline gelmiştir. Ülkemizin en önemli avantajı, sahip olduğumuz genç nüfustur. Eğitim ve Ar-Ge yatırımlarına büyük önem ve öncelik veriyoruz. Yükseköğretimde daha rekabetçi bir yapıyı hedefliyoruz. ''
''Birçok gelişmiş ülke okullaşma hedeflerini yükseltti''
Bakan Dinçer, eğitimde yükseköğretime erişimin artırılması ve talebin büyük oranda karşılanması anlamına gelen kitlesel yükseköğretim eğiliminin ortaya çıktığına işaret ederek, ''Türkiye'de 10 yıllık süreçte yükseköğretimde okullaşma oranını yüzde 14.65'ten, yüzde 35'lere kadar yükselttik. Bunu önemsemekle birlikte yeterli de görmüyoruz. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde okullaşma hedeflerinin yeniden yükseltildiğini ifade etmek lazım. Özellikle 2010 yılından sonra Avrupa Birliği'nin, ABD'nin, Uzakdoğu ülkelerinin eğitimle ilgili yeni stratejilerini kurgularken daha çok yükseköğretimin geliştirilmesi üzerine planladıklarını ifade etmekte yarar görüyorum. Bunun nedeni onlar, ilk ve ortaöğretimle ilgili okullaşmaya ve öğretime dair stratejilerinin önemli bir kısmını gerçekleştirmiş bulunuyor'' diye konuştu.
Dünyada 2009 yılında ortaöğretim okullaşma oranının yüzde 88 olduğunu anlatan Bakan Dinçer, şunları söyledi: ''Yüzde 90'nın üzerine çıkmak üzere hedef belirlendi. Avrupa Birliği, 2010'dan sonra kendi bölgesinde toplam nüfus içinde lise mezunu olanların oranını yüzde 90'nın üzerine çıkarmak üzere strateji belirledi. Türkiye'de bu oranının yüzde 28 olduğunu, okullaşma oranının 2008'den sonra alınan çok yoğun tedbirlerden sonra bile sadece yüzde 67.7'ye yükseldiğini ifade edersem, dünya ile aramızdaki eğitim açığını net bir şekilde görmemiz mümkün olur. Normal şartlarda eğitimi 12 yıla çıkartarak aslında, ortaöğretimde dünyanın çoktan geçtiği hedefleri öne aldık. Eğitim için yapılan bu yatırımların hepsinin ne kadar önemli olduğunu ve daha ne kadar çok yatırım yapmaya ihtiyacımız olduğunu göstermesi açısından önemli. Japonya ve Güney Kore, üniversite eğitimini yüzde 100 oranına çıkartmayı hedefliyor. Üniversite çağındaki bütün çocukların üniversitede okuyacağı bir yapı kurguluyorlar. Ülkemizde bu rakamın yüzde 33-35'ler arasında olduğunu toplum nüfus içindeki payının yüzde 5 civarında olduğunu söylersem aradaki farkı görme imkanı olacak.''
''Sadece istihdam için insanlar eğitilmiyor''
Bakan Dinçer, bugünlerde Türkiye'de, üniversite eğitimiyle ilgili başka bir tartışmanın başlatıldığını belirterek, şunları bildirdi: ''Özellikle son yıllarda çok sayıda üniversitenin açılması, çocuklarımızın yoğun bir şekilde üniversitelerde öğrenim görmeye başlaması, mezunların pek çoğunun iş bulmayla ilgili sorunlar yaşaması, beraberinde 'Bu kadar üniversite açmaya, bu kadar çocuğu mezun etmeye gerek var mı-', 'İş bulamıyorsanız neden mezun ediyorsunuz-' gibi bir anlamsız tartışmayı beraberinde getiriyor. Artık sadece istihdam için insanlar eğitilmiyor. Hele hele bizim ülkemizde anlaşıldığı gibi sadece devlette istihdam edilmek üzere hiçbir ülke artık, üniversite eğitimi yapmıyor. Eğitim fakültesinden mezun olan çocuklarımız, atama bekleyen öğretmenler olarak devlet kapısında bekliyorlar ve öğretmen olmak istiyorlar. Artık, fen-edebiyat fakültesinden, maliye ve işletme bölümünden mezun olanlar da benzer taleplerde bulunuyorlar. Bunların hepsini meşru olarak görmek gerekir. Ancak daha meşru olanı dünyanın genel gidişatı içindeki ulusal genel çıkarları gözetmektir.''
''Bütün çocuklarımızı üniversitelerde okutacağız''
Bütün ülkelerin insan gücü ve insanın niteliği üzerine kurgulanmış bir rekabet ekonomisi içinde olduğunu kaydeden Bakan Dinçer, ''O yüzden hangi ülkede, daha fazla rekabet üretebilir insan varsa o ülke öne geçmektedir. Bütün çocuklarımızı üniversitelerde okutacağız. Daha fazla üniversite açacağız. Onları mezun edeceğiz. Onların arasından rekabet gücü yüksek olanlarla dünya sahasında mücadele edecek bir fırsatı yakalamaya çalışacağız. 12 yıllık zorunlu eğitim, bu oranı süratle yukarıya çekme imkanı sağlayacak olması bakımından büyük bir öneme sahip. Önümüzdeki yıllarda yükseköğretime olan talep artacak. Üniversitelerin buna göre tedbir alması lazım'' diye konuştu.